BİR YILI DAHA GERİDE BIRAKIRKEN
Çoğu zaman olduğu gibi bugünkü yazımıza da bir hususu aydınlattıktan sonra başlamak istiyorum. Geçtiğimiz hafta sağlıkta yaşanan sıkıntılarla ilgili yaptığımız WebTV programını 13 bin kişi izledi. Bu rakam gerçekten yüksek bir rakam, izleyenlere şükranlarımı sunuyorum. Yayında dediğim gibi amacımız üzüm yemek bağcıyı dövmek değil. Şehrin en önemli sağlık kuruluşlarından biri olan Eğitim ve Araştırma Hastanesinde yaşanan sıkıntılar gerçekten insanları ciddi anlamda yormuş. 2000’li yılların öncesinde yaşanan sağlık sorunlarını hatırlatan pek çok gelişme olması can sıkıcı boyuta gelince ilgililerin dikkatini çekmek adına bu programı yaptık. Gelen yorumları da bugünkü manşet haberimizde siz değerli olurlarımızla paylaştık, gelecek yorumları da paylaşmaya devam edeceğiz. Bu arada olayı farklı değerlendiren bazı hayvanseverler gazeteyi arayıp ‘Siz hayvan düşmanı mısınız?’ diye sitem etmişler. Ben şahsen hayvanları çok seven bir insanım. Alaş isminde bir köpeğimiz vardı, yıllarca yazlıkta baktıktan sonra Ladik’teki tavuk çiftliğine getirdik, oradan kayboldu. Altı ay evde yasını tuttuk. Kavak, Asarcık, Havza aramadık yer bırakmadık ama bulamadık. Ladik’teki tavuk çiftliklerinden birinde de 6 tane köpek var, her gidişimde 15 ekmek götürüp doyururum onları. Diğer çiftlikte de o kadar köpek var. Ayrıca yazın kedi alıp onları pişmiş ete alıştıran bazı yazlıkçılar kışlığa giderken, 'Bu hayvanları Allah yarattı, kışın ne olacaklar?' demeden sokağa koyarlar. Yazlıktan geç döndüğümüzden kışlığa gidene kadar altı yedi kediye biz bakarız.
Demem o ki biz hayvanları bazıları gibi edebiyatını yaparak veya olayın şovunu yaparak değil, gönülden bakarız. Hastaneler hayvan barınakları değil, vatandaşın sağlığı için en önemli sağlık kuruluşlarıdır. Hijyenik olma zorunluluğu olan bu yerlerde kedi, köpek, fare gibi hayvanların bulunması fevkalade yanlıştır. Yok doğrudur diyen alsın bunları evlerine götürüp orada baksınlar. Ayrıca bu konuyla ilgili bir hususa daha değinmekte yarar görüyorum. Anne babalarını huzurevlerine bırakıp evlerinde hayvan besleyenlere de hayvan dostu değil hayvan oğlu hayvan denmesi gerektiğinin altını da çizmekte yarar görüyorum. Yüce kitabımız “Anne babalarınız yaşlandığında sizleri çocukken nasıl bakmış iseler sizde aynı şekilde onlara bakın.” “Kema Rabbeyani sağira” buyurmaktadır. Allah’a ve ahiret gününe inanan her müminin yapmakla mükellef olduğu iş budur.
Bu konuyu şimdilik kapatıp asıl konumuza geçmek istiyorum. Yazı başlığımızda da belirttiğim gibi bir yılı daha geride bırakıp yeni bir yıla giriyoruz. Müslüman olarak yapmamız gereken şey Allah’a tövbe edip, geçmiş günahlarımızın bağışlanması yönünde münacaatta bulunmaktır. Noel baba kutlamaları, çam ağacı süslemeleri, alkol tüketimi İslam’ın haram kıldığı, mümine yakışmayan hareketlerdir. Bu adetler nereden geliyor derseniz; çam ağacı süsleme işi Mısırlılardan Romalılara kadar uzanan pagan ritüellerinden gelen bir gelenektir. Yahudiler, gregoryen takvimine göre kasım-aralık aylarında kutladıkları Hanuka bayramında Noel ağacından esinlenerek Hanuka Ağacı veya Hanuka Çalısı denilen küçük ağaçları ışıklandırıp süslemektedirler. Hıristiyan geleneklerinde Noel ağacı İsa Aleyhisselam’ın doğumu ve dirilişinin simgesidir. Ağacın dalları ve çalıları ölümsüzlüğün sembolü olarak görülür. İsa Aleyhisselam’ın doğumu da 20-25 Aralık olarak kabul edilerek kutlamalar yapılır. İnancımızla ve kültürümüzle uzaktan yakından ilgisi olmayan bu adetleri uygulamak inanan mümin için büyük bir günahtan öteye bir şey değildir. Kaldı ki Hazreti İsa mezarından çıkıp gelse Hıristiyan alemine, ‘Ne yapıyorsunuz siz? Benim yaşadığım dönemde böyle bir adet oldu mu da siz yapıyorsunuz?' diye çıkışacağından en ufak bir şüphem yoktur. İsa Aleyhisselam, Allah’ın kulu ve elçisidir, biz tüm hak peygamberlere iman ettiğimiz gibi ona da iman ederiz. Haktır ve gerçektir. Getirdiği kitap olan İncil’in tahrif edilmemiş hali Allah’ın kelamıdır, dört büyük kitaptan birisidir. Hristiyanların bugün inandıkları tahrif edilmiş İncil kitaplarına insan kelamı karışmış, dört farklı İncil de birbirine tezat teşkil eden pek çok hususlar olan kitaplardır. Gerek Tevrat’ın gerekse İncil’in tahrif edilmemiş olanlarına bizim inancımız ve imanımız tamdır ama maalesef tahrif edilmemiş Tevrat ve İncil günümüze kadar ulaşmamıştır. Koca bir yılı geride bırakıp yeni bir yıla gireceğimiz şu günlerde Rabbim cümlemizin geçmiş günahlarını affetsin, günah işlememek için irade ihsan etsin diyerek sözlerime son veriyorum. Nice sağlıklı ve mutlu yıllara.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.