BİZDEN ÇOK BEDEL ÖDEYEN OLMASIN AMA

Dünya görüşümüz ne olursa olsun olayları değerlendirirken iki şeyi ön plana çıkarmak zorunluluğumuz vardır, bunlardan biri vicdanımız, ikincisi ise ülkemizin bölünmez bütünlüğüne halel getirecek işlerden kaçınmaktır. Gazetecilik mesleğine başladığım günden bu güne kadar bazı Ak Parti'lilerin yanlış işleriyle ilgili yaptığım haberlerden ötürü ne kadar bedel ödediğimi bir ben bilirim bir de Allah bilir. Ama hiçbir zaman bu insanlar yanlış yaptılar diye vicdanımı bir kenara bırakıp haber yapmadım. Hatta bu konuda FETÖ ile yakınlığı bilinen pek çok kişi geçmişte bana yaptıkları yanlışlar nedeniyle benim her Allah’ın günü onları manşetlerden düşürmeyeceğimi düşünmüşler ama biz hiç o işlere girmedik. Neden girmedik derseniz; zaten onların ne olduklarını toplum da gördü devlet de biliyor. Bir kısmı siyasetçi olduğundan onlarla ilgili işlem yapılmadığını biliyorum. Hatta çok daha enteresanını söyleyeyim, şu anda seçilmiş olan bazı kişilerde ByLock çıktığını ama işlem yapılmadığını da biliyorum ama devlet zamanı gelince gereğini yapar diye düşünüyorum. Şayet yapmaz ise o zaman adalet mekanizmasına olan güven de biter.

Biz her bildiğimizi anında basına servis etmeyiz. Zamanı gelince belgeleriyle ortaya koyar, gereğini yaparız. Bunun zamanlamasını da birilerinin isteklerine göre değil bizim belirleyeceğimiz zamana göre yapacağımızın da altını çizmek isterim. Bize zulmeden bazı siyasetçilerin eşlerinin kamu kurumlarında bakanların kaldığı misafirhanelerde kaldıklarından tutun da başkaları üzerinden aldıkları ihaleleri gece geç saatlerde gidip takip ettiklerine dek pek çok belge ve bilgi elimizde mevcut ama bu hassas dönemde bunu haber yapmanın doğru olmayacağını düşündüğümüzden haber yapmıyoruz. Haber deyince son günlerde bazı gazetelerin ilçelerde halkla röportajlar yapıp belediye başkanlarını köşeye sıkıştırmaya çalıştıklarının farkında olmadığımı zannetmesinler. Şayet gazetelerini belediye kaynaklarıyla ayakta tutacaklarını düşünüyorlarsa karşılarında bizi bulurlar. Bu şehrin en güçlü basın yayın kuruluşlarının o yolla ne kadar ayakta kaldıkları da ortada. Belediye başkanı arkadaşlara buradan açık ve net şunu söylemek isterim; kim bu minvalde haber yaparsa gelsinler bize, tek bir kuruş almadan doğru haberlerini yapacağız, gidip o tür insanlara söğüşlenmesinler, kimseye tüyü bitmemiş yetimin hakkını yedirmesinler. Belediyelerin paralarıyla gazetelerini ayakta tutmak isteyenler başka kapılara gitsinler.

Gelelim başka bir konuya; bazı gazetecilerin tutuklandığı ve bazı sitelerin kapatıldığı konuyla ilgili birkaç kelam etmek isterim. Hangi siyasi partili olursak olalım, hangi dine, hangi meşrebe mensup olursak olalım konu vatan olunca hepimiz tek vücut ülkemiz adına kenetlenip düşman karşısında bir ve beraber olmak zorundayız. Bunun aksini düşünen kim olursa olsun vatan hainidir. Ülke olarak TBMM’den geçen tezkerelerle asker bulundurduğumuz ülkelerin dışında gizli görevle gönderilen devlet görevlilerinin olduğu da muhakkaktır. Bu görevlilerle ilgili statüyü devlet belirler, görevlendirilmelerinden ölümlerine dek her türlü işlemi devlet yapar. Gizli kalması gereken fotoğraflarından ailelerine, cenaze merasimlerinden resmi görevlerine dek ne varsa bunu yayınlamanın ülke güvenliği açısından doğru olmadığı ortada olmasına rağmen ısrarla bunları deşifre etmek ne kadar doğrudur siz takdir edin. 

Gazetecilik mesleği özgür haber alma ve yapma mesleğidir. Bu konuda en ağır bedelleri ödemiş bir insanım, kimsenin hürriyetinden mahrum olmasını istemem. Düşmanım dahi olsa bir Allah kulunun cezaevine girmesinden, hastalanmasından ve ölmesinden mutlu olmam, aksine üzülürüm. Ancak konu devletin bölünmez bütünlüğü ve vatan olunca akan sular durur, Allah kimseyi devletsiz bırakmasın. Yaser Arafat ölmeden önce Hürriyet Gazetesi’nin bir muhabiri gidip onunla Lübnan’da bir röportaj yapmıştı. Bu röportajı pazar ilavesinde uzunca vermişti, ben de hiç üşenmeden o röportajı sonuna dek okudum. Arafat’ın konuşmasının en can alıcı yeri neresiydi biliyor musunuz? Rauf Denktaş’la sohbet etmişler ve ikisi de vatanlarının içerisinde bulunduğu sıkıntılardan bahsetmişler. Arafat, Rauf Denktaş’a demiş ki ’Sen haline şükret hiç olmazsa ölünce yatacağın bir vatan toprağın var, bende o da yok.’ Ne kadar acı bir şey öyle değil mi? Adam ülkesinde yatacak mezar bulamıyor, İsrail nereye derse oraya gömülecek. Hatırladığım kadarıyla da İsrail’in izni alınarak Ramallah’a defnedildi. Allah hiç kimseyi vatansız bırakmasın. Sadece Arafat mı öyle defnedildi? Elbette değil. Osmanlı Devletini kuran Osmanlı ailesinin son saltanat kuşağının durumu ondan da acı ama yapacak bir şey yok ne diyelim. Konuştukça konular derinleşiyor o nedenle yazıya son vermek istiyorum. Ülkemizi yöneten ister Ak Parti’li ister CHP’li ister MHP’li isterse İYİ Parti’li, kim olursa olsun yurt dışında ülkemizi temsil ettiklerinde sonuna dek yanlarındayız. Kendi aramızda ne yaparsak yapalım ama düşmanlarımızı sevindirmeyelim diyerek sözlerime son veriyorum. Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
9 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR