BU ŞEHİRDE GİYDİĞİ...
BU ŞEHİRDE GİYDİĞİ İÇ ÇAMAŞIRLARIN DAHİ HESABINI VEREN TEK KİŞİYİM
Bir süredir Ondokuzmayıs Üniversitesi ile ilgili haberler yapıyoruz. Rektör Hüseyin Akan yaklaşık yirmi yıldır tanıdığım, eski dava arkadaşımdır ve ilk atanması esnasında karşısında haber yapanların haberlerinin doğru olmadığı yönde evrakları manşet yapmak için kendisini arayıp gazeteye davet eden de benim. Gazeteye beraberindeki arkadaşları ile geldiğinde haber merkezindeki arkadaşları çağırıp Hüseyin Bey nasıl haber istiyorsa haberi o şekilde yapın talimatını veren de benim. Bu dediklerime Sait Bilgiç ve Ali Türkmen'de şahittir.
Kendisinin hazırlatıp yayınladığımız manşet ardından atanması da yapıldı. İşin enteresan yanı Hüseyin Akan atandıktan sonra ilk ziyaret ettiği gazete, kendisinin aleyhinde manşet haber yapan gazete olmasıdır. Hatta kendisi ile ilgili yaptığımız haberle ilgili Erdal Ağar'la hala daha mahkemeliğiz. Geçtiğimiz hafta mahkeme vardı. Bu mahkeme evrakını da burada yayınlayacağım. Hüseyin Akan Bey Rektör olduktan sonra bırakın gazetemizi ziyaret etmeyi bir çok hadise yaşamış olmama rağmen bir kez telefonu kaldırıp geçmiş olsun demeyecek kadar vefasız bir dost. Ancak önemli değil, keşke işini doğru yapmış olsaydı da bizden uzak dursaydı.
Rektör olduktan sonra ilk icraatı her tarafı oynayan, basın camiasıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan bir arkadaşı basın danışmanı atamak oldu. Derhal tepki koyup olayı manşet haberi yapınca bundan vaz geçti. Geçtiğimiz üç buçuk yılda yaptığı icraatlara baktığımızda bir hayli yanlış icraatı olduğunu görünce bunları haber yapmaya karar verdim. Nedenine gelince; yaptıkları yanına kar kalır ise o zaman kendisinden sonrakilere kötü örnek olur ve bizden sonraki nesiller daha kötüsünü yapmak ister.
Yaptığımız haberlerin hiç birisinde Üniversitenin hükmü şahsiyeti ile ilgili bir eleştiri olmadığı, rektör ve diğer yöneticilere yönelik yapıldığı açıkça ortada olmasına rağmen, Rektörlüğün tazminat talebi ile mahkeme açmış olması da düşündürücü ancak hiç önemli değil. Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın. Bizim haksızlıklarla mücadele etmek için ne gerekirse yapmaya devam edeceğimizden kimsenin en ufak bir şüphesi olmasın. Bazı zırtapozların dediği gibi olsaydı, biz çoktan bu şehri terk etmiştik. Kendi aldığı cezaları başkaları ile karıştırmış olmalılar ki, bu tür palavralar sıkıyor. Adamın birisi gezmediği gazete kalmamış, en son çalıştığı gazeteden de çıkmak isteyip başka başka bir gazeteye girmek istemiş, ancak oradan da kovulmuş haberiniz ola. Yakında ziyaretine gidersem şaşmayın
Gelelim İzzet Altuntaş Bey'in Basın açıklamasına. İzzet Bey beni kast ederek, mal varlığını açıklasın demiş. Sanırım İzzet Bey bizi yeterince tanımamış olmalı ki, bu tür isnatsız beyanlar veriyor. Öncelikle şunu belirtmek isterim ki, bu şehirde giydiği iç çamaşırlarının dahi hesabını yetkili makamlara vermiş tek kişi benim dersem yanlış olmaz. Zira önce A Takımı davasında tüm mal varlığımın hesabını verdim ardından ise birilerinin (Kim olduğunu daha sonra yazacağınm) şikayeti sonucu Ankara Mali suçları araştırma Başkanlığı tarafından hakkımda BALİNA adlı bir operasyon düzenlenip, temize çıktım. Bunları defalarca yazmış olmama rağmen, hala daha mal varlığımı merak ediyorsa, gelsin kuruşuna kadar neyi nereden kazanmışım hesabını vereyim. Asla gocunmam. Çiğ yemedim ki, karnım ağırsın. Ondan hiç endişesi olmasın. Kilosu kadar konuşma meselesine gelince işte orada biraz duracak. Onun gibi değil, bir kişi bin kişiyi sol cebimden çıkarmaz isem, yarın bu şehri terk ederim. Bu işler konuşup, nutuk atmayla olsaydı Osman Bölükbaşı bu ülkede Başbakan olmuştu. O tür boş konuşmalara karnımız tok.
Kendisine soracak olduğum şu soruları cevaplarsa onun da kilosunu öğrenme imkanımız olacağından emin olabilir; Soru 1- İzzet Altuntaş Hüseyin Akan ile yurt dışı gezisine birlikte gitmiş mi? Gitmiş ise nereye gitmiş? Soru 2- İzzet Altuntaş Hüseyin Akan ile nereden ve ne zamandan beri arkadaş? Soru 3- İzzet Altuntaş'ın siyasi çizgisi belli, Hüseyin Akan'ın da siyasi çizgisi belli, aday olduğu siyasi parti belli, dost olmaları için ortak noktaları nedir? Soru 4- İzzet Altuntaş'ın da hissedarı olduğu Hakkıbey sokaktaki tarihi eser niteliğindeki binayı kaç yıl satılığa çıkarmış olmalarına rağmen satılamamıştır? Soru 5- Bu binanın satınalınmasında yasal kamulaştırma kuralları mı işlemiş, yoksa emlakçılar odası ve TSO'dan görüş alınarak danışıklı bir alış veriş mi yapılmış? Soru 6- Rektörlük makamının şehir merkezinde kaç binası var iken, bu binayı alma nedeninin perde arkası nedir? Bu soruların cevabını aldıktan sonra diğer sorularımı da soracağım, kilosunu da tartacağım. Şimdilik bu kadar yeter. Bu iş başka işlere benzemediği gibi, ben de başkaları olmadığımı unutmaması temennisiyle sözlerime son veriyorum. Kalın sağlıcakla
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.