Bürokrat Dediğin Böyle Olur!
Ülkemiz maalesef hala daha bürokrat zihniyeti ile yönetildiğinden, alışılagelmiş bazı yanlış uygulamalardan vazgeçmek biraz zor olacak gibi gözüküyor. Dikkat ederseniz
TBMM" de yapılan yasaları Bürokratlar hazırlar, parlamenterler yasala hale getirir. Şayet bürokrat kendi yaptığı yasayı beğenmezse yeniden meclise getirip, dilediği değişikliği yaptırıp, istediği gibi olmasını temin eder. Bu nerede ise tüm yasalar için geçerlidir. Olayı mahalli boyuta taşıyacak olursak, durum orada da farklı değildir. Gerek İl Genel Meclislerinde, gerekse Belediye Meclislerinde yapılacak olan plan tadilatları, bütçe uygulamaları, yatırımlar meclis üyelerinin oyları ile yapılmasına rağmen, bürokratların hazırlayıp, Vali veya Belediye Başkanlarının meclislere havale ederek, meclisin onayı ile yürürlüğe giren bu maddelere meclis üyelerinden birisi kalkıp, itiraz etse, oradaki bürokrat açıklama yaparak istediğini yaptırma cihetine gider. Şayet başarılı olamazsa hemen amirinin yanına giderek, meclisi ikna etmesini ister. Amiri meclise gelip, bir konuşma yapınca evrakı istediği gibi geçirir. İşte bizdeki demokrasi kültürü: Bürokrat yapar seçilmiş oy verir.
Gelelim asıl konumuza. Giden Emniyet Müdürümüzle ilgili kanaatlerimi herkes biliyor. Gelen müdürle ilgili henüz net bir kanaat hasıl olmadı bende,olunca tüm detayları ile yazacağım. Ancak Trafik Şube Müdürü arkadaşımızla enteresan bir olay yaşadım, sizlerle paylaşmaya değer bulduğumdan bu satırlara taşımayı uygun buldum: Yaklaşık iki yıldır binmekte olduğum arabam ufak, tefek arızalar vermeye başlayınca değiştirmeye karar verdim. Kafamda ise sıfır araba almak vardı. Araba Bayiine gidip, bir araba beğendim ve ardından Trafik Şube Müdürü arkadaşı arayarak, şayet varsa seri numarası güzel olan bir plaka konusunda yardımcı olmasını rica ettim. Doğrusunu ararsanız benim için çok da önemli değildi, ancak arkadaşların tutumlarını da bilmem açısından arama ihtiyacı hissettim. Çünkü ben çok iyi biliyorum ki, siyasetçilere plaka verebilmek için sıraya giriyorlar. Bakayım bana ne diyecekler dedim. Arkadaşımız beni herhalde tanımıyor olmalı ki, bana başladı dürüstlük dersi vermeye. Sanki ben ömründe ilk kez bu tür olayla karşılaşmışım gibi bana numara çekip, Efendim bildiğiniz gibi değil, müfettiş gelip bunlardan hesap soruyor, bizim bu tür işleri yapmamız yasak. Sanki adamdan yasal olmayan bir şey istemişiz de adam da korkudan altına veriyormuş da, filan, falan. Alt tarafı vereceği plakanın seri numarasının göze hoş gelmesi gibi bir şey. Olmasa da hiç önemli değil. Ama Samsun"da biraz kalburüstü veya emniyet teşkilatı ile azıcık hukuku olan insanların arabalarının plakalarına bakarsanız neyin ne olduğunu çok iyi anlarsınız. Her ne ise arkadaşımızla vedalaşıp, telefonu kapattım. Ertesi gün bir milletvekilimizle tesadüfen bir mekanda buluşunca dedim ki: Vekilim bana bir plaka alsana, Olur ne demek deyip, bir gün önce aradığım zatı muhteremi aradı, Bana güzel bir plaka ayarla ve dön. Dedi. Karşıdan ne dendiğini bilmiyorum ama, telefon kapandıktan sonra aradan beş dakika geçince bürokrat arkadaşımız arayıp, Vekilim elimizdeki numaralar şunlar, şunlar hangisini beğenirsen al deyince vekil bana dönüp, Ağabey işte numaralar, istediğini beğen al dedi. Ben de biraz gıcıklık olsun diye dedim ki: O numaraları beğenmedim, bana seri numaraları aynı olan plaka lazım dedim, bunun üzerine, O zaman biraz beklesin, onu da halledelim dedi, ama ben o plakayı almadım. Benim gayem bu arkadaşımızın tavrını öğrenmekti, onu da öğrenmiş oldum.
Gazetecilik mesleği dünyanın en zor mesleklerinden birisidir. Birkaç işletmede olması gereken her şey, gazetecilikte tek başına var. Üretimden, tüketime, teknik bilgiden, genel kültüre, pazarlamadan, dağıtıma, mal alımından, satışına varıncaya kadar üretim ve pazarlama konusunda ne ararsanız içerisinde olan bir sektör. Bu kadar zor bir sektörde kalifiye eleman bulmak da çok zor. İşi bilen adam buluyorsunuz, ahlakı olmuyor, ahlaklı buluyorsunuz işi bilmiyor. Dürüst adam buluyorsunuz, elinde istediğiniz yeterli ehliyeti olmuyor. Sizin anlayacağınız zor bir meslek.12 ay, 24 saat çalışma esasına dayalı bu meslekte bir bakıma da kamu görevi yapmaktayız. Bu işi yaparken bazı konularda desteğe ihtiyacımız yok ama hoş görüye ihtiyacımız var. Dağıtım yapan elemanlarda motor ehliyeti olması gerekiyor, elemanı alıp yetiştiriyorsunuz, işi bırakıyor. Ehliyetli eleman alıyorsunuz, dağıtım yapamıyor. Bu kez işi bilen elemana motoru veriyorsunuz, anında müdahale edilip, Vay efendim senin ehliyetin araba ehliyeti olmaz, motor ehliyeti olmalı,haydı seni verdik mahkemeye, personel görevli arkadaşa soruyor, Bu gazete dağılmayacak mı?,oda diyor ki, Hayır dağılmayacak,adamın umurunda mı ki? Sen gazeteyi saatinde okuyucuya ulaştırmak zorundasın diye, bu kadar basit bir konu için milletvekili Bakan mı aramamız gerekiyor? Yoksa buradaki görevli arkadaşlar bu konularda hoşgörülü davranmaları gerekmiyor mu? Nihayet aradım bizim yukarıda bahsettiğim bürokrat arkadaşı, yardımcı olmaya çalıştı ama olamadı. Her ne ise bunun üzerine önceki konudan ötürü kırıldığımı, milletvekili arayınca önüne plakaları döktüğünü, halbuki aratan benim olduğumu söyleyince bizimki hayli sinirlenip, başladı eveleyip, gevelemeye. İşte beyefendi şöyle, işte böyle deyince baktım ki adam hala daha aynı kafada. Bir özür dileyip, haklısın bizde insanız olur böyle şeyler, mümkünse büyütmeyelim dese ben konuyu kapatacağım. Ama adamda kronik bürokrat kafası, ülkeyi, şehri, siyasetçileri, hatta herkesi kendisi yönettiğine iman etmiş olduğundan, hiç alttan almaya niyeti olmadığını görünce kapattım telefonu, geçtim karşıya. Ondan sonra telefonumu aradı ama bakmadım. Konuşacağınız kişi kim olursa olsun erdemli olup, özür dilemesini bilmeli. Siyasetçi aradığında elli takla atıp, başkası aradığında mazeret beyan ediyorsa o adama denecek hiçbir şey yok. Ona Allah selamet versin deyip, işinize bakacaksınız. Ne zaman ki Bürokrasi Devleti olmaktan çıkıp, Demokrasi Devleti oluruz işte o zaman bu yanlışlar da düzelecektir. Biraz uzattığımın farkındayım, Hoşçakalınız
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.