HABER YAPARKEN HAKİMLERDEN...

HABER YAPARKEN HAKİMLERDEN İZİN Mİ ALSAK NE YAPSAK

Bu ülkede en zor iş  nedir diye sorsalar bana hiç tereddüt etmeden dürüst olmaktır  cevabını veririm.  Gerek memuriyet hayatımda, gerek öğrencilik hayatımda, gerek ticari hayatımda, gerek bürokrasi içersinde olduğum dönemde, gerekse siyasi hayatımda bunu bire bir yaşamış  olduğumdan  çok  rahat bir biçimde bu  ifadeyi kullanabiliyorum.

Öğrencilik yıllarımda  İmam Hatip Lisesi'nde okumakta iken babamın bir cemaate olan yakınlığı nedeniyle her  hafta perşembe  akşamları sohbet toplantısına giderdik, aynı sınıfta okuduğum arkadaş sohbetten sonra yapılan zikir toplantısına alınırken, ben İmam Hatip Lisesi'nde okuduğumu söylediğim  için sohbet halkasına alınmıyordum. Bu iş çok ağırıma gitmişti ve sohbeti yapan hoca efendiye gidip, bizzat nedenini sorduğumda sen İmam Hatiplisin, o ise düz lisede okuyor da ondan bu ayırımı yapıyoruz deyince ona dedim ki bu arkadaşla ikimiz aynı sınıftayız arkadaşın meziyeti yalan konuşmak ise ve sizin cemaat  bu arkadaşı bu yalanından ötürü ödüllendiriyor ise benim bu cemaatle işim olmaz. Gerçekten de o günden sonra o cemaatin toplantılarına bir daha asla katılmama kararı aldım ve uyguladım.

            1981-83 yılları arasında iki yıl memurluk yaptım, yaptığım görevin gereği insanlara anlattıklarımı elimden geldiğince yaşama mücadelesi verdim, hiç unutmadığım çok enteresan bir olayı daha önce yazmış olmama rağmen tekrar yazmak istiyorum. Ramazan ayının Kadir Gecesi'ne rastlayan akşamında cemaatin aşırı talebi sonucu onlara cemaatle tesbih namazı kıldırma kararı almıştık, ancak ağa dayının eşinin ölüm yıldönümü veya kırkıncı, ellinci, her neyse gecesine tekabul eden gece anısına mevlüt okunacağından müftü efendi oraya katılmamı isteyince daha önce arkadaşlara verdiğim sözü tutmak adına olmaz dedim ve camide teravi namazının ardından tesbih  namazı kıldık. Ertesi gün müftülüğe çağrıldım, Of uleması toplanmış, sakallısı, şalvarlısı, alimi, cahili, eşrafı, esnafı kurmuşlar mahkemei kübralarını aldılar beni sorguya vay efendim neymiş cemaatle tesbih namazı kılınmazmış, bugüne kadar of ilçesinde böyle bir bidat işlenmemiş, bu bidatı ilk işleyen ben olduğumdan cezalandırılmam gerekiyormuş. Döndüm onlara dedim ki ben Allah rızası için cemaate bilmedikleri için iki rekat tesbih namazı kıldım bidat işledim, siz ise Allah'ın kelamını ağa  dayının karısına para ile  okudunuz  sünneti seniyye işlediniz öyle mi, atın beni cehenneminize oh yaptım, iyi yaptım sizi takmayurum.

            Ticaret yaptığım dönemlerde müşteriye yalan konuşmanın ne kadar prim yaptığını görünce hayretlere düştüm. Paranızla bina yaparsınız, eziyet çekersiniz satmaya sıra geldiğinde müşteri sizden daire almak yerine gider bir üç kağıtçı emlakçıya o ne derse onu yapar. Sizin daireden kazanamadığınız parayı emlakçı kazanır (Bu dediklerim emlakçıların tamamını değil, sadece üç kağıtçı olanlarını kapsar)

            Siyaset yaptığım partiye ana avrat dümdüz giden adamlar parti için vazgeçilmez adam oldular, biz ise doğrulardan yana tavır koyduğumuz için sahtekar siyasetçilerle papaz olduk. İktidar partisinin nimetlerinden söğüşlenenler bir araya gelince onlar o kadar çok oluyorlar ki, siz ne isterseniz deyin onların sayısı fazla olunca haklı olmak adına acayip kamuoyu oluşturuyorlar. Şayet bu gazeteyi kurmamış olsaydık bu şehirde bu tür insanlar bugün padişah gibi tek başlarına buyruk olacaklardı, hele ki şu gazeteyi kurduk da toplum neyin ne olduğunu gördü.

            Gelelim gazetecilik mesleğinde gördüklerime bunu çok fazla yazmama gerek olmadığını düşünüyorum, zira yaşadıklarımı bu toplum gördü, ancak burada canımı sıkan adli yargının bazı kararlarıdır. Yaptığınız haberleri belgelere dayanarak yapmanıza rağmen, hatta belgeleri yayınlamış olmanıza rağmen ilgili  tarafın mahkemeye gidip, kişilik haklarıma saldırdı dediğinde hakimin sizi hiç dinleme nezaketi dahi göstermeksizin tekzip kararının yayınlanmasına karar vermesi gerçekten çok ama çok ilginç bir durum. Ancak bu konuda da boş durduğumu zannedenler yanılıyorlar hangi yargı mensubunun akşamları kiminle birlikte kafayı çektiğini, hangi yargı mensubunun hangi meyhanede  sabahladığını, hangi yargı mensubunun kızının, gelininin, yakın akrabalarının belediyelerde çalıştıklarını isimlerini ve yakınlık derecelerini de yazdığımda olayın vahametini daha rahat anlama imkanınız olacak. Hatta hangi yargı mensubunun ikili ilişkilerindeki samimiyetleri veya ortak bağlılıkları münasebetiyle hakkımda iddianame hazırladığını ve bu davayı nasıl kazandığımı belgeleriyle birlikte yayınladığımda çarşının nasıl karışacağını hep birlikte göreceğiz.

            Birileri sahipsiz köy bulduklarını sanıyorlarsa çok yanılıyorlar. Biz haber yaparken kimseye sorup haber yapacak halimiz yok, bizim için belgesi, şahidi olan her haber değerlidir ve yapılır, yapılmaya da devam edecektir. Yüce Rabbimiz “Onlar istese de istemese de Allah nurunu tamamlayacaktır” buyurmak sureti ile hak ve haklıdan yana olduğunu beyan buyurduğuna göre bize gerisi vız gelir tırs gider. Kalın sağlıcakla

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR