KİTABIN ORTASINDAN KONUŞMAK GEREKİRSE
KİTABIN ORTASINDAN KONUŞMAK GEREKİRSE
Başımıza ne geldiyse kitabın ortasından konuştuğumuz için geldiğini çok iyi bilmemize rağmen karakterimiz gereği bu huyumuzdan vazgeçme imkânımız olmadığından bugün yine Kitabın ortasından konuşarak yazımıza başlamak istiyoruz. Hükümet Cemaat ilişkilerinde gelinen noktaya bakıldığında dün bizim ısrarla söylediklerimizi bugün birileri ancak anlamış iseler ve bu meyanda beyanatlar veriyorlarsa bize günaydın beyler demekten başka seçenek kalmıyor. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ bugün HSYK konusunda yanlış yaptık, daha önce başka bir yapılanmanın elinde olan HSYK bizim uğraşımız sonunda farklı bir yapılanmanın eline geçti ama yanlış yaptığımızı ancak anladık diyor ise hatadan dönmenin erdemlik olduğunu söylesek de Devlet yönetmede yapılacak icraatlarda şunun adamı veya bunun adamı zihniyetini ön plana tutarak değil Hukukun üstünlüğünü ön planda tutarak icraat yapılması gerektiğini hatırlatmak isteriz. Allah Resulü Yemen'e Vali atayacağı zaman bir Vali'ye Ne ile Hükmedeceksin? diye sorduğunda aldığı cevap Kuran ve Sünnet olunca Şayet onlarda bulamaz isen ne ile Hükmedeceksin diye soruyor. Bunun üzerine Vali adayı Vicdanım ile cevabını verince Yüce Efendimiz Elhamdülillah buyuruyor. Siz Devleti yönetirken bir cemaat size yakın diye ona Devletin tüm kurumlarını teslim ederseniz şimdi yaşadıklarınızdan, sonra pişman olursunuz ama iş işten çoktan geçmiş olur.
Yapılan operasyonlarla ilgili hepimiz Cemaate kızıyoruz, ülke yüz küsür milyar Dolar kaybetti diyoruz, bunun hesabını kim verecek diyoruz, eyvallah problem yok buraya kadar olanı doğru ancak hırsız suçlu da ev sahibinin hiç mi suçu yok? Onbir yıllık Ak Parti iktidarlarında köşeyi dönenler, el altından şirketler kuranlar, ellerindeki siyasi güçlerini kullanarak şirketler kurup Devletin her türlü imkânlarından yararlananlar ne olacak? Sadece bir kaç örnek vererek bu dediklerimi açıklamak istiyorum; Şehrimizde yaşayan bir siyasetçinin kardeşleri yıllardır başkalarının isimlerini kullanarak Kredi ve Yurtlar Kurumunun Yemekhanelerini işletiyorlar, yemekhanelerde hizmet içler acısı, öğrenciler sürekli şikâyetçi oluyorlar ancak yetkililerin yapabileceği hiç bir şey yok. Bir önceki Bakan'a şikâyet eden öğrenciler Bakan'ı yemekhaneye ve yurtlarına davet ediyorlar, Bakan Yurda gidiyor, yemekhaneye bakıyor ancak yemekhaneyi işletenlerin bir siyasetçinin kardeşi olduğunu öğrenince Yurt Müdürüne Tuvaletlerdeki lambaların neden yanmadığını sorup onu başka bir yurda sürgün ederek zavallı bürokrata bedel ödetmek kaydı ile işi hallettiğini zannediyor. Oysaki öğrenciler Bakan'a ısrarla Yurt Müdüründen memnun olduklarını ancak sıkıntının Yemekhane işleticisinden olduğunu söylemelerine rağmen Bakan hiç bir şey yapamayıp zavallı bürokratı sürgüne tabi tutuyor. Daha sonra aynı yurda Müdür olarak atanan arkadaş da Yemekhane işletmecilerine iş yaptıramayacağını ve bunun da kişiliğine zarar vereceğini anlayınca tayinini başka yurda aldırmak zorunda kalıyor, siyasetçiler ise aynen tezgâhlarını yürütmeye devam ediyorlar, sizin anlayacağınız adamların işleri tıkırında Allah Yürü Ya kulum demiş bir kere yapacak bir şey yok. Aynı siyasetçi şimdi kendi İlinde kurulan bir tekstil Fabrikasına teşvik alıyor, Devletin her imkânından yararlandırıyor ve karşılığında o fabrikaya ortak oluyor. Sorarım size hakkaniyet ölçüsü, hak, adalet bunun neresinde? Ak Parti iktidarından sonra zengin olan Ak Partili yöneticilere bakıldığında Ak Parti iktidar olmadan önce sahip oldukları servete bakılınca ne demek istediğim rahatlıkla anlaşılacaktır.
Bir başka örnek verecek olur isek, Hükümet Cemaat ilişkilerinde her iki taraf adeta silahları çekmiş topuyla tüfeğiyle savaşırken Samsun'daki bazı Ak Partili yöneticilerin Cemaate Yurt yapmalarına ne demek lazım siz takdir edin. Geçtiğimiz günlerde Çarşamba'da cemaate yurt yapmak üzere temel atan ve törende cemaatin önde gelen isimleri ile birlikte kurdele kesen Ak Partili yönetici iş adamı arkadaşımızın bu yaptığını nasıl izah edecek çok merak ediyorum. Çarşamba Ak Parti ilçe Başkanlığına yapılan yeni atamanın bu arkadaşımızın isteği doğrultusunda yapıldığı, yeni atanan arkadaşın değil Ak Parti teşkilatlarından gelen, partinin kıyısından köşesinden hiç geçmemiş bir isim olması akıllara çeşitli soruların gelmesine neden olmuştur. Çarşamba İlçesi öyle sanıldığı gibi rahat, her şey yolunda bir ilçe değil, tam aksine sıkıntılı ve zor bir süreçte olan bir ilçe olduğu, hatta çok enteresan bazı ilişkilerin olduğu, bazı siyasetçilerin özel yaşamlarında yaptıkları yanlışlar nedeniyle sıkıntı yaşadıkları gelen bilgiler arasında. Örneğin ortada bir ANTİBİYOTİK lafı gezip duruyor ne anlama geldiğini bilmiyorum ancak bazı rivayetlere göre bazı siyasetçilerin morali bozulduğunda yakın çevreleri tarafından ANTİBİYOTİK lakaplı kişilerin devreye sokularak işlerin anında çözüldüğü iddiaları gündemde. Sizin anlayacağınız Çarşambanın gelişi salıdan belli gibi ancak bu geliş merhum Erbakan Hocanın dediği gibi Kanlı mı olacak Kansız mı onu da toplum çözecek. Önümüzdeki günlerde Çarşamba ilçesi ile ilgili çok şeyler konuşmak üzere. Kalın sağlıcakla
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.