MERHUM PALAYI BİR DE BENDEN DİNLEYİN
MERHUM PALA'YI BİR DE BENDEN DİNLEYİN
Her ne hikmetse köşe yazılarında tek bir konuyu işleme alışkanlığı edinemedim, diğer meslektaşlarımız gibi biz de enden yemenden, Terörden, Fındık politikalarından bahsedip yazı puntomuzu da en büyüğünden koymak suretiyle kimsenin zülfigarine dokunmadan yazı yazabilirdik, ancak karakterimizin gereği buna muvaffak olamadık. Belki ilerleyen günlerde İbrahim Tokel'in deyimi ile şehrin şişmanları ile uzlaşıp biz de enden yemenden köşe yazıları yazarız. Ancak burası işin şakası, Allah Hak ve Hakikatten ve kendi rızasının dışında yazı yazmaktan ayırmasın, şayet öyle bir teşebbüste bulunur isek bu meslekten bizi çıkarsın. Bir kalem ki Hakkın rızası ve toplumun menfaatleri için yazmıyor ise o kaleme yazıklar olsun, Rabbinin kınamasından değil de Kulların kınamasından çekinerek yazı yazıyor ise ona da yazıklar olsun. Ne mutlu doğru ve Haktan yana tavır alanlara.
İbrahim Tokel deyince aklıma arkadaşların geçen Cumartesi akşamı bir kitap evinde düzenledikleri Ahmet Pala'yı anma programı geldi, programa davet edilmemiş olsak da nelerin ve kimlerin konuştuğunu üç aşağı beş yukarı öğrendik. Gönül isterdi ki bu arkadaşlarımız merhum Pala'yı anma programı yaparken onun sıkıntılarını da gündeme getirip çözüm yolları arasaydılar. Bu arkadaşlarla ilgili daha önce söylediğim bir şey vardı, neydi derseniz? ben bu arkadaşların bir kısmını ideolog İslamcılar olarak tanımlamıştım. Neden böyle bir tanımlama yaptın derseniz bu arkadaşlarımız konuşmayı çok iyi beceren, okuyan, yazan, entel dantel tipler ancak icraata sıra geldiğinde bu arkadaşları ortalıkta görmek mümkün değil. Konuşmaya sıra geldiğinde en büyük Şeriatçı bu arkadaşlarımız ancak icraata sıra geldiğinde Namazmış, zekatmış, tesettürmüş, İslam'ın bazı emirleriymiş bunlar o emirlerden muaf kardeşlerimiz. Yaptıkları anma programında da sadece söylemci olduklarını eylemle işlerinin olmadığını bir kez daha ortaya koydular. Nasıl oldu bu iş derseniz izin verin anlatayım.
Ben şahsen merhum Ahmet Pala kardeşimizle 2005 yılında tanıştım, o günden itibaren inişli çıkışlı ilişkilerim oldu, kendisine olan sevgim ve saygım hiçbir dönem eksilmedi, ona kızdığım hatta yazı yazdığım, yüzüne karşı sert yaptığım dönemlerde dahi ona olan sevgimden hiçbir şey eksilmedi. Merhum bir dönem benim kuşçumdu, onunla istişare eder, onula sırlarımı paylaşır, onunla fikir alış verişinde bulunurdum. Merhumla birlikte olduğum dönemde ekonomik sıkıntıları olduğunu öğrenmiştim, sanırım 2006'lı yıllardı. Merhumun sürekli beraber olduğu arkadaşları toparlayıp onlarla bir durum değerlendirmesi yaptım ve bu işi nasıl halledeceğimizi sordum. Üzülerek ifade etmek gerekirse tamamına yakını hayatında tek varlığı olan ve çocuklarının barınağı olan evi satıp borçlarını ödemek gerektiğini söylediklerinde çok üzüldüm ve anladım ki o insanlar sadece söylem insanları eylem yapmak için başkalarını bulmalıydım. Nihayetinde bu insanların hiç birisinden tek kuruş dahi talep etmeksizin siyasi gücümü kullanarak eş, dost, tanıdıklardan yardım toplamak suretiyle Rahmetlinin tüm borçlarını ödemiştim.
Aradan geçen yaklaşık yedi sekiz yıldan sonra rahmetlinin ölümünün ardından ona anma programı yapanların büyük bir kısmı o gün ona yardım etmeyip evini satmasını öneren insanlardı. Merhum ailesinin koruyucusu ve tek lideri olduğundan yine yüklü miktarda borçları olduğunu üzülerek öğrenmiş bulunmaktayım. Gönül isterdi ki bu arkadaşlar anma programları, şiir dinletileri, slayt gösterileri yerine merhumun borçlarını ödeyip onu ebedi istirahatgahında rahat ettirselerdi çok daha hayırlı bir iş yapmış olurlardı. Zira bu arkadaşların hepsinin ekonomik durumları müsait, kimisi çift maaş alıyor eşiyle birlikte çalışıyor, kimisi Avukat, kimisi öğretim üyesi, kimisi ise iş adamı. Merhumun geride bıraktığı bir yavrusu ile bir de eşi var, daha önceleri bilmiyordum yeni öğrendim eşi mahallede komşumuzun kızı bir kardeşimiz elimizde büyüdü dersem abartmış olmam, çünkü merhum dedesiyle ve Babasıyla Gürbüz Camiinde çok birlikte namaz kıldık, komşuluk yaptık.
Dostluk denen şey insanların sıkıntılı günlerinde malınızla, canınızla, gönlünüzle, yüreğinizle onların yanında olmaktır, şiirler yazarak, slayt gösterileri yaparak ve sadece edebi cümleler kurarak dostlarınızı yad etmek dostluk değildir, olsa olsa entelliğin dantelliğin görselleşmesidir. Anma programını yapan arkadaşlar sevdiğim değer verdiğim insanlar ancak İmamı Gazali Hazretlerinin buyurduğu gibi 'Dost acı söyler' ilkesinden hareketle biz dostane eleştirilerimizi yaptık. Zülfigare dokunduysak affola, umarım bundan sonra bu tür programlar yapıldığında anlattığım hassasiyetler doğrultusunda yapılır. Merhum Pala'nın köyüne gidip taze mısır ziyafetlerini kaçırmayan dostlarının büyük bir kısmı cenaze merasiminde dahi yoktu, Cenaze merasiminde aklıma Kemal Sunal'ın Meteliksiz Milyoner filmi geldi. Filmde Kemal Sunal, zenginken etrafında pervane olanlar daha sonra iflas edince ortalıktan kaybolmaları yetmiyormuş gibi adamı gördüklerinde yollarını değiştiriyorlardı. Kemal Sunal filmde bu ikiyüzlü adamları bir yolunu bulup tekrar işret sofrasına topladığında hepsine güzel bir hakaret ettikten sonra onları evinden kovmuştu. Merhumun cenaze merasiminde onun her yıl güz aylarında taze mısır yeme organizasyonlarına katılan siyasetçiler aklıma geldi, keşke merhum sağ olsaydı da bunları görseydi dedim. Sözlerime son verirken Yüce Rabbimden nankörlerden, riyakarlardan uzak bir hayat yaşamayı temenni ediyorum. Kalın sağlıcakla
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.