MİLLET DE İNANDI YA (!)
Bu mesleğe girme nedenlerimin başında basının toplumu yanlış yönlendirmesi ve bazı köşe yazarlarının ve gazete sahiplerinin kafasına göre toplumu yönlendirme çabaları gelir. Siyaset yaptığım dönemde bu konuda o kadar çok sıkıntılar çektim ki anlatamam. Vezir Hazretleri bir iş yapardı, tepki gelince topu bize atardı, basın da günlerce o konuyu yazıp çizerdi. Hiç unutmuyorum, ilçe minibüslerinin şehre girmesiyle ilgili o kadar enteresan işler olmuştu ki aklınız şaşar. Şehir merkezindeki trafik yoğunluğu azaltmak için ilçe minibüslerinin şehre girmemesi yönünde UKOME’den alınan kararı aylarca biz savunmak zorunda kaldık. Oysaki kararı alan UKOME’de biz yoktuk buna rağmen çilesini biz çektik. Hiç unutmuyorum, bir gazete benim de resmimin olduğu bir haberi yapıp Bafra ilçe minibüslerine dağıttı, onlar da günlerce arabalarında o resimleri asıp millete gösterdiler. Oysaki bizim olayla uzaktan yakından ilgimiz yoktu, tek suçumuz Vezir Hazretlerini savunmaktı. Bu detayı neden verdim derseniz; o günlerden bu günlere geldiğimizde hala daha bazı eski kafalı gazatacılar toplumu kafalarına göre yönlendireceklerini zannediyorlar. Oysaki o günler çoktaan geçti, artık Samsun’a DENGE geldi, millet bu palavraları yutmuyor.
Bu bağlamda bugün üç konuya değinmek istiyorum. Bunlardan ilki Bedri Yaşar’la ilgili bazı gazetelerde çıkan haberler olacak. Bedri Yaşar Bey, çok haklı olarak meslek odalarının siyaset yapmasından duyduğu rahatsızlığı dile getirmiş, onu istediği gibi yönlendiremeyen bazı gazatacılar da adamı yerden yere vurmaya çalışmışlar. Bedri Bey’in bu söylediklerini ben zaten “Odalar olmasa ne olur?” diye birkaç önceki yazımda dile getirdim. Adamın bu doğrularını topluma yanlış gibi göstermeye çalışanlar toplumun bu işi yutmayacağını unutmasınlar. Bedri Yaşar’ın yaptığı açıklamaların tamamı çok doğru ve yerinde tespitler, sonuna kadar kendisine destek verdiğimi ifade ederek bir başka konuya geçmek istiyorum. İkinci konumuz Canik’te kurulan hayvan pazarı ile ilgili yapılan haberler olacak. Bu olayın gerçek yüzünü bilmeden yapılan haberleri okuyarak bir sonuca varmak mümkün değil. Önce bir önceki başkan döneminde hayvan pazarının kiraya verildiği şirketin sahibinin kim olduğunu bilmek gerekir. Bildiğim kadarı ile o şirketin sahibi eski başkanın başkanlığı boyunca en güvendiği ve sürekli başkan vekili olarak yanında tuttuğu, pek çok evrakta imzası bulunan bir arkadaşın şirketi. Haberleri yapan gazata da o başkan vekilinin dünürünün gazatası, dolayısı ile olaya önce buradan bakmak lazım.
Yeni başkanın hayvan pazarını o arkadaştan almak istemesi siyaseten doğru bir tercihtir ama yasal olarak mümkün olmadığı zaman başkanın b planına müracaat etmek zorunda olduğu da bir gerçektir. Yeni başkan araziyi alamayacağını anlayınca başka bir yerde hayvan pazarı kurmuş ki bu da onun en doğal hakkıdır. Kaldı ki öyle söylendiği gibi çok kötü bir yer de değil. Her türlü altyapısı yapılmış, alıcı ve satıcıların sosyal ihtiyaçlarını karşılayacak sosyal donatılı ihtiyaç merkezleri temin edilmiş. Kamerasıyla, tuvaletiyle, ahırıyla, her çadıra bir çeşmesiyle, mescidiyle, sosyal tesisiyle ve zabıtasıyla hizmete sunulmuş on numara bir mekan. Ayrıca belediyeler hayvan pazarlarını istedikleri yerlere kurabilirler, yasa bu hakkı onlara vermiştir. Her yıl aynı mekânda hayvan pazarı kurulacak diye bir zorunluluk da yok. Kaldı ki eski başkan vekilinin sahip olduğu şirketin hayvan pazarını belediyenin çalıştırma zorunluluğu da yok. Peki, bu tantana neden derseniz; yukarıda da belirttiğim gibi durumun arka planda olan kişilerin birbirlerini kollamaktan başka bir şey olmadığı ortada. Bu arkadaşlara da geçin bu işleri diyerek üçüncü konuma geçmek istiyorum.
Son konumuz bazı gazatacı arkadaşların düştükleri hallere olan üzüntüm olacak, Eskiden şehri yatırıp kaldıranlar, alo dedikleri zaman anında istedikleri önlerinde istemedikleri arkalarında olanlar, gazete kurdurup belli bir süre çalıştıktan sonra orayı bırakıp yeni gazeteler kurduran insanların şimdilerde düştükleri haller beni ziyadesiyle üzüyor. Keşke bu arkadaşlar hallerini bu kadar belli etmeseler, olur böyle şeyler deyip geçiştirseler. Adamların yazıp çizdiklerine bakınca Bayburtlunun fıkrası aklıma geliyor: Bayburtlu demiş ki; “Kuran-ı Kerim’e bakirem cehennemlikem, insanlara bakireem cennetlikem.” Ben de bu arkadaşların yazıp çizdiklerine bakınca dürüst insanlar diyesim geliyor ama yaşam biçimlerine ve icraatlarına bakınca da bunlara selam dahi verilmez demekten kendimi alamıyorum. İnsan acze düşer, paraya pula ihtiyacı olur bunu anlarım ama bu kadar da seviyeyi düşürmenin onları acınası hale soktuklarının farkında değiller. Allah öyle bir Allah ki kimsenin yaptığını yanına koymuyor. Zamanında kendilerini kral sananlar gün geliyor nasıl şebekleşiyor, herkes görüyor da kendileri nasıl göremiyor veya görmek istemiyorlar. Umarım birileri onlara doğruları söyler de bu rezaletten kurtulurlar. Kılavuzu karga olanların misali budur diyerek sözlerime son veriyorum. Bugünlük de bu kadar, kalın sağlıcakla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.