MÜFTÜ KEÇİ ÇALDI
Gazetemizin kuruluş kokteylinde anlattığım müftünün keçi çalma hikayesini daha sonraki yazılarımda da birkaç kez yazmış olduğumdan tekrar edip, zamanınızı boşa harcamanıza sebep olmayacağım. Ancak sadece şu kadarını hatırlatmakta yarar görüyorum, müftünün keçisi çalınınca, gazeteler olayı müftü keçi çaldı diye haber yapınca, müftü efendi nedenini sorunca, gazeteci arkadaşı olayın haber değerinin olabilmesi için bu şekilde yapılması gerektiğini söylemiş. Bu örnekten de anlaşılacağı gibi gazetecilik ve habercilik mesleğinin ülkemizde ne hale geldiği açık ve net bir şekilde ortada. Gazetemizin yayın hayatına başladığı gün ne söylemişsek, bu gün de aynı şeyi söylediğimizi ve yayın ilkelerimizin başladığımız gün ile bu gün arasında en ufak bir değişikliğe uğramadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Zaten bunu idrak eden saygıdeğer okurlarımız, gazeteyi adeta uçurmuşlardır. Yaptığınız işin hakkını verdiğiniz zaman mutlaka karşılığını da alıyorsunuz. Diyeceksiniz ki düğün değil, bayram değil, eniştem beni neden öptü? Az sabrederseniz neden bunları yazdığımı anlarsınız. Dün yerel bir gazetemizin manşetinde, Gazi Devlet Hastanesi Başhekimi Dr. Ahmet İsmailoğlu Bey ile ilgili görevi kötüye kullandığı yönünde soruşturma açıldığı, olayın Cumhuriyet Savcılığına intikal ettirildiği yönünde bir haber vardı. Haberi okuyunca merak edip, araştırma ihtiyacı duydum. Yaptığım detaylı araştırma sonunda dudaklarım uçukladı, olay aynen müftünün keçi çalma haberi gibi bir olay. Gazi Devlet Hastanesi"nin kantini yaklaşık olarak on yıldır hastane derneği tarafından işletilmektedir, bu derneğin başkanlığını ise hastanede kalorifer işçisi kadrosu ile çalışmakta olan Muhittin Aslan yürütür. Dernek marifeti ile kantine alınan personelin bir kısmı sigortasız çalıştırılır, Muhittin Aslan"ın kardeşi de bu dernek marifeti ile Kantine işçi olarak alınmıştır. Sizin anlayacağınız dernek adeta aile şirketi haline getirilmiş, kim, kime, dum duma gidiyor. Ahmet İsmailoğlu Başhekim olunca kantin ihaleye çıkıyor, bu kurnazlar kantini elden çıkarmamak için ihaleye girip, yüksek teklif veriyorlar ve kantin yine bunlara kalıyor. Kantinin kirası aylık yirmi bin lira, yani eski para ile yirmi milyar lira. Bu parayı yedi ay boyunca ödemiyorlar, Milli Emlak Müdürlüğü parayı isteyince, teminatlarını yakıp, ihaleyi iptal ettiriyorlar. Bunların asıl amacı devlete para ödemeden kantini çalıştırmak, ancak idare bunlara, parayı yatırmaları yönünde yazı yazınca, bu kez biz AK Partili"yiz para ödemeyiz, deyip, işin içerisinden çıkmaya kalkıyorlar. Bunun üzerine idare olayı yasal mevzuat çerçevesinde takip edip, kamu malına sahip çıkınca ihale iptal ediliyor ve bu uyanıklar kantinden ayrılmak zorunda kalıyorlar. Ancak ödemedikleri kiralar, stopajlar, SSK primleri toplamı 350 bin lira civarında olunca, olayın bir şekilde halledilmesi gerektiğini de biliyorlarmış. Bu arkadaşlarımızdan bir kısmı AK Parti İl Yönetimi"ne de girmeyi başarınca, oturup, yedikleri paralarla ilgili bir plan yapmışlar. Bu plan gereği önce dernek giderleri listesine Başhekim adına bir takım giderler ilave etmeye karar verip, ardından da olayı Cumhuriyet Savcılığı"na şikayet ederek, Başhekim Ahmet İsmailoğlu"nu sıkıştırıp, bir şekilde bu borçları ona ödetmenin yolunu aramışlar. Nihayet bu doğrultuda derneğin giderleri listesine Başhekimin bilmem hangi hasta ile ilgili verdiği çiçek siparişinin gideri gibi bazı giderleri ilave etmişler. Ardından olayı İdare Mahkemesine, Kaymakamlığa ve Savcılığa intikal ettirmişler, ardından da yerel gazeteye servis etmişler. Sizin anlayacağınız tezgah içinde tezgah, adamlar hem devletin parasını iç ediyorlar, hem de bu parayı başkasına ödetmenin yolunu arıyorlar, karşılarında istediklerini yaptıramayacakları birisini bulunca da olayı tam tersine çevirip, basına servis yapıyorlar. Ben dahi o haberi ilk okuduğumda kafam karıştı, acaba bu Başhekim yanlış bir şey mi yaptı diye aklımdan geçmedi değil, zira daha önce ben de kendisi ile ilgili olumsuz yazılar yazdığım için olaya şüphe ile baktım. Ancak ne zaman ki olayın aslını öğrendim emin olun şaştım kaldım. Bu Muhittin Aslan denen arkadaşı iyi tanırım, ta Refah Partisi döneminde Adem Güney"le beraber hareket eden bir arkadaş olduğundan, onun rahlei tedrisinden geçmiş bir arkadaştır. Bu nedenle olayları istediği yöne çekmede hayli başarılı bir hale geldiği yaptığı işlerden belli oluyor. Gazi Devlet Hastanesi"nde kalorifer işçisi olan Muhittin Aslan"da, yine işçi kadrosunda olan İrfan Kalyoncu"da işlerinin başına geçip, gerçek işlerini yapmadıkça, o hastanede kimse rahatlık beklemesin. Bu arkadaşlar Başhekimden çok Başhekimlik, Müdürden çok Müdürlük, hatta doktorlardan dahi daha çok doktorluk yapmaya kalktıklarını unutmasınlar. Hastane kantininden uzaklaştırıldıktan sonra kantinin idaresi hastane çalışanlarının ortaklaşa yönetimine girmiş olması herkesi memnun etmiş, ancak bu arkadaşlarımızın cukkası boşaldığından hayli rahatsız olmuşlar, işleri, güçleri idareyi zora sokacak girişimlerde bulunmak olmuştur. Ahmet İsmailoğlu"na her istediğini yaptıramayan Adem Güney"de bunlara destek olunca ortaya bu tür yanlışlar çıkıyor. Peki siyasetçileri anladık da habercilere ne oluyor derseniz, onlar da oturdukları binada kendilerine ağalık yapanların talimatlarını uyguluyorlar. Zaten bu tür talimatları uyguladıklarından iki yakaları da bir araya gelmiyor. Umarım akıllarını başlarına alırlar da bu tür ısmarlama haberlerden vazgeçerler, aksi halde toplumun onlardan vazgeçeceğini unutmasınlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.