NOKTA KADAR MENFAAT...
NOKTA KADAR MENFAAT İÇİN VİRGÜL GİBİ EĞİLMEK
İnsan hayatının önemli olaylarını unutması söz konusu olmadığı gibi, benim de unutamadığım bazı önemli hatıralarım var. Bunlardan birisi 1981 yılının Ağustos ayında Of Merkez Yeni Camii'ne atanacak ikinci imam için yapılan sınavda Müftü efendinin benden önceki adaya sorduğu soru ile ilgili anım olacak. Merkeze atanacak olan imamla ilgili köylerden gelen 23 İmamın yanında ben de 24. Aday olarak sınava girmiştim, benden önceki adaya sorduğu bir soru çok enteresandı bu soru zeka sorusu olup Müftü efendinin gayesi İmamı ters köşeye yatırmaktı önce sordu Allah evvel midir? İmam hayır deyince peki ezel midir diye ikinci kez sorunca İmam yine hayır deyince peki o zaman nedir deyince İmam sessiz kalmak zorunda kaldı ve sınavı kaybederek dışarı çıktı.
Sıra bana geldiğinde aynı soruyu bana da sordu benim cevabım ise aynen şu oldu; Hocam Allah ne evveldir, ne de ezeldir Allah Allah'tır dedim bunun üzerine bana aferim deyip diğer sorulara geçti. Bu hatıramı nakletme nedenim gazetecilik mesleği ile ilgili tarif yapmak icap ettiğinde ne demek gerektiğini düşünürken aklıma gazetecilik gazeteciliktir demek geldi de ondan anlattım. Gazeteciliğin tarifi nereden geldi aklına derseniz izin verin onu da izah edeyim. Bu işe ilk başladığımda kendi kendime dedim ki şayet diğer gazeteler gibi yayın yapacaksam bu işi yapmama gerek yok, farklılık yaratıp kimseye yaranmaya çalışmadan doğruları yazacaksam bu işi yapmalıyım dedim ve bu güne kadar bu ilkemden en ufak bir taviz vermedim.
Vermedin de ne oldu derseniz kimseye yaranamadım, Cemaat mensupları kendilerinin tekeline girmediğimden tavır takındılar, 24 saat kafayı çeken her türlü menhiyyatın içerisinde olanları kendilerine yakın görüp onlara yakın durdular, sosyal demokratların en rahat haber yaptıkları bir gazete olmamıza rağmen adamlar bırakın reklam vermeyi Bayiiden bir gazete alıp okumayı bize destek sayıp tepki gösterdiler, gazeteyi internetten takip ettiler. Biz haber yaparken sendikaların sağına, soluna, ülkücüsüne bakmaksızın haber yapmamıza rağmen bu sendikalar sıkıştıklarında soluğu bizim kapımızda alırlar ama sıra ilan vermeye gelince diğer yayın organlarının tamamına verirler bize vermezler.
Peki bu durumda bizim gazetenin ekonomik durumu nedir derseniz Allah sizi inandırsın şu anda bu şehirdeki gazetelerin ekonomik açıdan en rahatı biziz dersek abartmış olmayız. Bunca tepkiye, bunca düşmanlığa, bunca dışlanmışlığa rağmen bu güne dek hiç bir personerlimizin maaşını ödememek gibi bir durumla karşılaşmadığımız gibi ayın birinde maaşları ödedik. İşin enteresan tarafı bizi denetlemeye gelen Basın İlan kurumunun İstanbul yetkiklisi maaşları personel çalışmadan ödememizi istemiş bu arkadaş iş yasası ile 657 sayılı memur yasasını bilmediğinden böyle saçma bir teklifte bulunmuş ama biz ona da gerekli cevabı verdik.
Bunca karşı dirence rağmen böyle güzel netice almamızın tek nedeni Yüce kitabımızın başında bulunan Fatiha suresinin üçüncü surei celilede belirtilen Ancak sana ibadet eder, senden yardım bekleriz ayetine olan sonsuz inancımızın tecellisinden başka bir şey değildir. Zira bunca şeytanla bir kişinin mücadele etme şansı olamaz ancak Yüce Mevlanın yardımı ile olur. Dün ne düşünüyor idiysek bugün de aynı şekilde düşünmeye devam ettiğimizden kimsenin en ufak bir şüphesi olmasın. Filanca ağabeyin himmetiyle, feşmanca kişinin delaletiyle veya çete reisinin desteği ile gelecek olan her şeyi elimizin tersi ile itmeye devam edeceğimizi ve ancak ve ancak Yüce Rabbimize kulluk edeceğimizi buradan bir kez daha haykırarak siz değerli okurlarımızla paylaşmak isteriz.
Nokta kadar menfaat için virgül gibi eğilenlere yazıklar olsun diyerek sözlerime son vermek istiyorum. Kalın sağlıcakla
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.