Olaylara Bakış Açımız Nasıl Olmalı?
Sohbetimize başlamadan önce dünkü gazetemizin birinci sayfasında yapılan yanlışlıktan ötürü tüm okurlarımızdan özür dileyerek konuya girmek istiyorum. Zira gazeteden matbaaya giden sayfalarda yapılan yanlışlık, birinci sayfanın hatalı olarak siz değerli okurlarımıza ulaşmasına neden olmuştur. Gazetenin kuruluşu esnasında acemilik dönemimizde yapmadığımız bir hatayı, dün bir arkadaşımızın dikkatsizliği sonucu yapmış olmanın üzüntüsünü yaşadığımızı bilmenizi isterim. Ayrıca bu konuda, siz değerli okurlarımızın gösterdiği hassasiyet ve hoşgörüden ötürü de teşekkürlerimi sunuyorum. Yeni Şafak Gazetesi"nde Taha Kıvanç, "müstear" adı ile yazı yazan Fehmi Koru, dünkü köşesini gazetelerin yaptıkları bu tür hatalara ayırmış ve yaz ayları biraz da aptallık aylarıdır. Sıcağın verdiği rehavetle insanlar gevşeyip, ne yaptıklarını bilemiyorlar, o yüzden de tüm yazılı basında zaman zaman bu tür hataların olabileceğini, daha birkaç gün önce kendisinin de okuyucudan özür dilemek zorunda kaldığını ifade etmiş.
Yazdığım yazılarla ilgili zaman zaman şahsımı arayarak düşüncelerini dile getiren dostlarımız olmakla birlikte, zaman zaman da personelimiz vasıtası ile haber gönderip, eleştirilerini yapanlar oluyor. Hatta bazıları yaptığımız eleştirilerden rahatsızlığını dile getirebilmek adına, aboneliği iptal ediyor. Bazıları verdikleri reklamı iptal ediyor, bazıları ise telefon ederek şehri terk etmemi istiyor. Sağ olsunlar merhametli davranıp, şehri terk edebilmem için süre tanıyanları bile var. Bir davanın hak dava olabilmesi için onun inkârcıları, müşrikleri, düşmanları, dostları, mensupları olmalı. Aksi halde ütopik bir düşünce olarak havada kalır, yaşama şansı olamaz. Peygamberlerin müşrikleri, yarenleri, havarileri, ümmetleri olmamış olsa idi, görevlendirildikleri nübüvvet görevini ifa etmeleri mümkün olmazdı. Hatta Yüce Allah, inkârcıları olmasa idi, varlığını, birliğini, dinini topluma anlatacak o kadar kitap, suhuf, Resül, Nebi göndermezdi.
Gazete kurulduğu günden bu güne kadar yazdığım yazılar dikkatle incelenecek olursa, yapmaya çalıştığım şey, yanlış yapan insanları topluma tanıtmaya çalışmaktır. Aksi halde herhangi bir cemaati veya mensuplarını topyekün karalamak tarzım değildir. Ülkemizde bulunan cemaatlerin büyük bir bölümünü yakından tanıma fırsatım oldu. Hepsinin içerisinde çok değerli insanlar da var, art niyetli insanlar da var. "Takva" filmini izleyenleriniz hafızalarını yoklayacak olurlarsa, orada bir dükkânda kendi halinde çalışan, saf işçi rolündeki adama, şeyhin yanındaki fetbazın cemaate ait gayrimenkullerin kiralarını toplama işini ona verip, adamı nasıl yoldan çıkardığını ve sonunda adamın kafayı nasıl yediğini müşahede ettikleri kanaatindeyim. Ben bazı şeyleri ısrarla yazmama rağmen birileri bunu ya anlamıyor veya anlamak istemiyor, farklı yorumluyor. Üç çocuğumun üçünün de cemaatlerin rahle-i tedrisinden geçtiğini, en büyüğünün, yurtdışında üniversite okurken Cemaat evlerinde kaldığını, iki numaralı kızımın cemaat evlerinde ablalık yaptığını, üç numaralı oğlumun halen cemaate mensup bir okulda okuduğunu, burada siz değerli okurlarımla defalarca paylaşmış olmama rağmen, bazı cemaat mensupları, "Adnan Bey ne yapmak istiyor?" diye soruyorlar. O arkadaşlarımız, benim yapmak istediğimi bir anlasalar, işte o zaman neyin ne olduğunu çok iyi bilebilirlerdi. Beni yıpratmak isteyen bazı kimseler, bu adam Ergenekoncu mudur, nedir belli değil diyormuş. Ben, bunu söyleyen arkadaşlarıma sadece ve sadece şunu söylerim: ""Kişinin ayinesi iştir, lafa bakılmaz."" Bunu söyleyen arkadaşımızın yaşantısına, ailesinin yaşantısına, bu güne kadar toplum adına yaptıklarına bakacağız. Bir de benimkilere bakacağız, ona göre karar vereceğiz. Hani dedik ya; ""25 kuruşa şoför mahalli yok"" diye. Adam hayatı boyunca her türlü naneyi yemiş, toplum adına en ufak bir fedakârlığı olmamış, her şeyini para kazanmaya, eğlenceye ayırmış, hasbelkader bir cemaate girince, oluvermiş Zembilli Ali Efendi ahkâm kesiyor. Gidin bakın aile hayatına İslam"ın İ harfi kıyısından, kenarından geçmemiştir. Geçenlerde okurun birinin yazdığı gibi, kızı haftada bir sevgili değiştirir, eşi ticaret yapabilmek için her türlü alavere, dalavereyi yapar. Bu adam olmuş böyyük Müslüman, Cemaat lideri, bizler ise Ergenekoncu öyle mi! Vay canına. Sevsinler sizi emi.
Bizim bu güne kadar yazdığımız yazıların, yaptığımız TV programlarının ve söylediklerimizin bu denli ses getirip, bazılarını rahatsız, bazılarını ise mutlu etmiş olması yaptığımız işin ne kadar doğru bir iş olduğunu gösteriyor. Adam bizim dünya görüşümüzden malı götürünce, ""Müslüman, zengin olmalı"" deyip, işi kamufle etmeye kalkmak İslam dinine verilecek en büyük zarardır. Diğer yandan adam, Sosyal Demokrat, düzgün iş yapıyor ama bizim dünya görüşümüzü paylaşmıyor ise, onun yaptıklarını görmezlikten gelmeye kalkmak da, aynı şekilde mesleğimize ve kişiliğimize saygısızlıktır. Doğruyu kim yaparsa yapsın, alkışlamak ne kadar erdemlilik ise, yanlışı da kim yaparsa yapsın, karşısında olmak erdemliliktir unutmayalım. Ayrıca hatırlatmadan geçemeyeceğim bir konu; bu ülkede İmam Hatip Liseleri kapatılırken alkış tutanlar, belanın hususi geleceğini sanıyorlardı. Şimdi bela onlara yanaşınca zorlanmamaları gerekir. Kalın sağlıcakla
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.