ŞEHRİN DOĞU İSTİKAMETİNDE ...
ŞEHRİN DOĞU İSTİKAMETİNDE NELER OLUYORMUŞ DA HABERİMİZ YOK
Dünkü yazımda da belirttiğim gibi önceki akşam eski bir dostu ziyaret etmek üzere Çarşamba'ya gitmiştim.
Çarşamba'ya giderken sevgili kayınçolarımın ağalıklarını ilan ettikleri Irmaksırtı köyünden geçerken orada bir bardak çay içmeden geçmek doğru olmaz düşüncesi ile Irmaksırtı'nda bir çay molası verdik.
Aslında Irmaksırtı bölgesinden geçerken kayınçolarımdan pasaport kontrolü ve vize almadan geçmemin büyük bir suç olduğunu bilerek bu hatayı işledim ama bir sefer hata işlemekten bir şey olmaz diyerek bu hatayı işledik!.
Irmaksırtı'nda bir çay içip, eşi dostu da görüp, yola devam ederiz niyeti ile durduk ancak olay umduğumuz gibi olmadı. Sizin anlayacağınız evdeki hesap çarşıya uymadı. Meğer benim kayınçolardan sıkıntısı olan ne kadar çok insan varmış da benim haberim yok.
Adamlara bir dokun bin ah işit. Aslında amacım bu değildi. Zira ben kayınçolarımı çok iyi tanıdığımdan duyduklarıma şaşırmadım. Ancak vatandaşın bu kadar detaylı onları tanımış olması beni üzdü. Siyaset yapan insanların biraz farklı davranma mecburiyetleri var. Kendilerine bir şey istemeden ziyade toplum adına talep etmeleri gerekiyor. İnsanlara köle muamelesi yapmamaları gerekiyor. Onları hakir görmeyip, kendilerinden farklı olmadıklarını onlara davranışları ile ispat etmeleri gerekiyor. Sizin anlayacağınız gerçek yüzleri bu olmasa bile siyaset yapmak istiyorlarsa bu şekilde davranmak zorundalar.
Kayınpederim 1965'li yıllarda Of'tan gelip, Irmaksırtı'na yerleşmiş. Nakliyecilik, kara tuğla imalatçılığı ve ticaretle işe başlamış. Ardından tüm kardeşlerini de beraberinde Irmaksırtı'na getirmiş.
En büyükleri olan merhum Ali Köktaş ömrü hayatında taş üzerine taş koymamış, diğer kardeşleri de kayınpederin baskısı sonucu 70'li yılların başına kadar birlikte biraz çalışmışlar. Ancak kayınpederin çalışma temposuna dayanamayınca ayrılmak istemişler ve ayrılmışlar. Daha sonra herkes kendi işini yapmaya başlamış. Ancak içlerinden sadece kayınpeder başarılı bir iş adamı olmayı becermiştir. Daha sonra Merhum Ali Köktaş'ın çocukları olan 'kamyoncu kayınçom' ve ağabeyleri iş hayatına atılınca durum değişmiş.
Bu insanlar Irmaksırtı köyüne yerleştikleri günden itibaren onlara destek veren, yanlarında olan bölgenin ileri gelen insanlarının tamamına yakınını küstürmeyi başarmış olmaları hayret edilecek bir durum.
Daha düne kadar adamların kapısında el pençe beklerken parayı bulunca bu insanlara ağalık yapmaya kalkmaları bu insanları çileden çıkarmış. Her zirvenin bir zevalin olduğu gibi benim kayınçolar da bölgedeki itibarlarını ağır ağır kaybetmeye başlayıp, iniş trendine girmişler.
İl Başkanlığı seçimini kaybetmelerinden sonra 2009 yılında yapılan mahalli seçimlerde Dikbıyık beldesinde destekledikleri belediye başkan adayı seçimi kaybetti. Ardından destekledikleri muhtar adayları seçimleri kaybetti. Ardından İl Başkanlığında destek verdikleri Erdoğan Tok seçimi kaybetti.
Her işe burunlarını sokup, kendi dediklerinin olması için uğraş veren kayınçolarım son olarak Çarşamba Ziraat odası seçimine de burunlarını sokmaktan geriye kalmayıp, mevcut başkanın karşısına aday çıkarıp onu devirmek istemişler ancak onda da başarılı olamayınca ciddi bir yıkım yemişler.
Bu arada Çarşamba Belediye Başkanı Hüseyin Dündar'a istedikleri yanlışları yaptıramayacaklarını görünce onunla da yollarını ayırmışlar. Sizin anlayacağınız kala kala bizimkilerin ellerinde 'bebek yüzlü vekil' kalmış.
O zavallı da onlardan destek aldığını zannedip, her geldiğinde onlarla birlikte oluyor. Bilmiyor ki onlar onun siyasi sermayesini yiyip bitiriyorlar. Ama olsun insan kendisine yaptığı kötülüğü cihanı âlem toplansa ona yapamaz.
Irmaksırtı'ndaki insanlar bunlardan o kadar nefret eder bir hale gelmiş ki sormayın gitsin. Birisi çocuklarının rezilliklerini anlatıyor, bir başkası işe koydukları adamların rezilliklerini, bir diğeri kendilerinin davranış bozukluklarını anlatıyor.
Hastaneye koydukları geçici işçi statüsündeki ahlaksız adam refakatçiye tacizde bulununca işten atılmış.
Bunlar ortalığı ayağa kaldırıp yeniden işine dönmesi için mücadele etmişler. Ancak başhekim rest çekince bu kez Çarşamba Devlet Hastanesine işe koymuşlar.
Çocuklarından birisinin altına jeep almışlar. Havaalanı civarında radara girince polislerle tartışmış. Araya kayınçolarım girince çeza yazılmamış. Ancak bu haylaz ne yapsa iyi havaalanı kavşağından yeniden geriye dönüp 180 km hızla yeniden polislerin önünden geçmiş. Ama bu kez polisler gereğini yapmışlar.
Kayınçolarımın maceralarını yazmaya kalksam en az üç yazı yazmam gerekir. Ama merak etmeyin önümüzdeki yazılarda kaldığımız yerden devam edeceğiz. Bizim Çarşamba ziyaretimiz iki saatlik gecikme ile ancak oldu. Toplumu o kadar üzmüşler ki size anlatamam. Çarşamba ziyaretim kısa olmak zorunda kalmış olsa da öğrendiklerime değdi.
Meğer bizim dört kafadar ( Kamyoncu, Bebek Yüzlü Vekil, Erkenden doğan sakallarını bir yerlere gelmek için kesen adam ve Dubai Zamparası)'ın ne çok maceraları varmış da bizim haberimiz yokmuş. Önümüzdeki günlerde bu maceraları paylaşmak üzere kalın sağlıcakla..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.