Sizler 1.5 milyara montofon...

Sizler 1.5 milyara montofon,4 milyara pornocu ve vampir olmayı üzerinize alıp, “Biziz” demişseniz o para size ananızın ak sütü gibi helal olsun

Her zaman ısrarla söylediğim gibi, her şeyin bir bedeli olduğunu, yazdığımız yazıların da bir bedeli olacağını kabullenerek yazdığımı herkesin bilmesini istiyorum. Benim için önemli olan bedel ödemekten öte, olayların mecrasında gidip, herkesin toplumda hak ettiği değeri bulmasıdır. Bunu yapmanın da elbette bir bedeli olacaktır, bizde bu bedeli gerektiğinde severek ödeyeceğiz, bunda bir problem yok. Problem, insanların kendilerinin ne olduğunu bilmelerine rağmen, çıkıp, hayır efendim biz çok düzgün insanlarız deyip, önemli görevlere talip olmalarıdır. Bu insanlar, kendilerinin nasıl bir insan olduğunu veya hangi vasıflara sahip olduklarını bildiklerinden isim vermeden yazdığımız yazılardan ötürü ortaya atılan iddialara ve benzetmelere sahip çıkıp, "İşte biz oyuz" deyip soluğu savcılıkta alıyorlar.
Sırası geldikçe bu isimleri ve gidip  verdikleri ifadeleri siz değerli okurlarımla tek, tek paylaşacağım kimin ne olduğunu, nerede nasıl ifade verdiğini, neyi neden söylediğini siz kıymetli okuyucularımız bilecek ki kime ne kadar değer vereceğine karar verebilsin. Öncelikle belirtmek istediğim husus, yazdığım yazılarda isim vermek istediğim zaman rahatlıkla isim verdiğimi herkes bilmekte ve karakterim gereği de bu olduğunun bilinmesidir. İsmini vermeden genel bir değerlendirme yaparak çizdiğim çerçeveye sahip çıkıp, soluğu mahkemede alanlarla ilgili sizleri bilgilendirmek ise, boynumun borcudur.
Daha önceki yazılarımda Montofon olarak bahsedip, yaptığı hataları ve uygulamaları anlattığım yazı ile ilgili Uğur Hacıkerimoğlu, beni mahkemeye verip, montofon"un kendisi olduğunu, ticaretle iştigal ettiğinden etraftaki insanlardan ve diğer illerden yazımızı internet aracılığı ile okuyan tanıdıklarının arayıp, kendisine bu yazı ile ilgili sorular sorduğunu, etrafa karşı küçük düştüğünü söyleyince hakim bey sormuş, "Evladım sen montofon olduğunu nereden anladın" diye. O da, "Efendim ben 148 kg olduğumdan bu tarif bana uymaktadır" deyince et ve kemikten yaratılmış olan mahkeme heyeti"de bakmış ki bu adam ısrarla olayı kendi üzerine çekiyor o halde talebini kısmen kabul edelim denmiş ve talep ettiği tazminatın dörtte biri civarına tekabül eden miktarın ödenmesine hükmetmiş. Gayet güzel, saygı duyarız. Siz ısrarla ben montofonum deyip, olayı üzerinize çekmeye çalışırsanız biz buna saygı duyarız.
Gelelim diğer bir konuya. Malumunuz 6-7 ay önce vampir olarak başlattığımız yazı dizimizle ilgili gelen yorumlar, yazılan yazılar ve bazı meslektaşlarımızın değerlendirmeleri internet ortamında siz değerli okurlarımızla paylaşıldı. Olayı üzerine alan Sayın Ali Yılmaz Ergen,  bizi mahkemeye vererek bu yazılardan kastedilen Vampir, Pornocu, şeytan gibi ifadelerin,  kendisini kastettiğini söyleyip, 100 milyar maddi, 100 milyarda manevi olmak üzere toplam 200 milyar tazminat talebinde bulundu. Bu talebi şahsımdan ve o gün ki Yazı İşleri Müdürümüz İlyas Gün"den talep etti. Mahkeme heyeti ise, İlyas Gün"den talep edilen tazminatın reddine, benden talep edilenin ise, sadece 4000 TL olarak ödenmesine hükmetti. Yani, sizin anlayacağınız adam diyor ki "Ben vampirim, pornocuyum ve şeytanım." "O zaman, o 400TL" yi ananın ak sütü gibi al ye! sana helal olsun" demek bana farz oldu. Zira, benim işim olayları genel anlamıyla yazmaktır, nasibini almak isteyen alır. Adam benim yazdıklarıma sahip çıkıp, "bu benim" diyor ise, ona söylenecek tek şey "o zaman bu para da sana helal olsun" kelimesidir. Benim anlayışıma göre bir adam ortaya bir şey atıp, adımı vermemiş ise, üzerime almak gibi bir hatayı asla yapmam, ama o dediklerini ben yapmış ve anlatılanlardan rahatsız oluyor isem o zaman o eleştirileri de kabul etmek zorundayım. Öteye beriye vurup, çare aramam.
Bir başka mahkememiz ise, şu bizim meşhur %100 yerliciler vardı ya, "vardı" diyorum çünkü, adamlar mazi oldu. Artık yoklar, bu zatı muhteremler bizim gazeteyi karşılarına alıp, aleyhte propaganda yaptıklarını öğrenince aradım sahiplerinden birini dedim ki; "Bak arkadaş biz dostuz, bu yaptığın çok ayıp, yapma bunu." Zatı muhterem demez mi ki; "Ben bu şehrin önde geleniyim karşıma çıkanı ezer geçerim" diye, o zaman bakalım kim kimi ezecek deyip, sadece yaptığı birkaç uygulamanın gerçek yönünü toplumun görmesini sağlayınca adamcağız soluğu mahkemede aldı. 20 milyarlık manevi tazminat davası açtı, etrafa ise, "Trilyonluk tazminat davası açtım, o gazeteyi bitireceğim" diye hava atmaya başladı, ancak maalesef davası reddedildi. Kendileri de her şeylerini toplayıp, bu şehri terk ettiler. Sizin anlayacağınız oldular  %100 yabancı, Allah adili mutlak olduğunu şimdi biraz daha iyi anladıkları kanaatindeyim, ancak onların gitmesi yetmez onların arkasından onlara gaz verip, onlara bu hataları yaptıranların da gitmesi gerekiyor. Ona da az kaldı, sabırlı olursak o günleri de yakında görürüz.
Şu ana kadar bahsettiğim mahkemeler henüz başlangıç, devamlarını da ileriki günlerde anlatmaya devam edeceğim. Ben, yaptığım işin bedelini öderim, hiç önemli değil. Hürriyet, bedelini ödemek kaydı ile, dilediğini yapmaktır. Ben bunu pekâlâ bildiğimden varsa ödenmesi gereken bedel öderiz, ancak benim, henüz kimseyi mahkemeye vermediğimi de bilmenizi isterim. Bu günlük bu kadar yeter kanaatimce. Hepinize saygılar sunar, mutlu günlerin sizlerin, kötü günlerin düşmanlarınızın olmasını temenni ederim. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Adnan Bahadır Arşivi
SON YAZILAR