TOPLUM OLARAK OKUMAYI SEVMİYORUZ
Yüce kitabımızın ilk emri OKU olmasına rağmen en az okuyan insanların İslam Dinine inananlar olduğunu görünce üzülmemek elde değil. Merhum Akif Avrupa'ya gidip Avrupalıların yaşam biçimlerini görünce döndükten sonra Hallerini gördüm Dinimizin gereği gibi, halimizi gördüm onların dini gibi ifadesini kullanmış. Bu ifade gerçekten çok doğru ve yerinde bir ifade. Batı'da bir insana verilebilecek en güzel hediye kitap iken bizde bu tür hediyenin kıymeti harbiyesi yok denecek noktadadır. Avrupa'da bir babanın çocuğuna ilk hediyesi kitaptır desek kimse inanmaz. Plajlarda, tatil beldelerinde insan topluluklarına baktığınızda hepsinin bir kitap okuduğunu görmeniz mümkündür. İnancımızın ve kültürümüzün bize emrettiği şey okumak olmasına rağmen Dünya nüfusunun en az okuyan kesimi maalesef Müslümanlardır
Geçtiğimiz hafta Ali Ulvi kurucu Üstadımızın Hatıralarından bazı kesitleri paylaşmıştım ve yazıda yazının okunma oranına göre devam edeceğimi ifade etmiştim. Üzülerek ifade etmek gerekirse her zaman yazdığım köşe yazılarının okunma oranı çok yüksek olmasına rağmen o yazının okunma oranı çok düşük, sadece internet ortamında ortalama olarak her yazımı 3000 kişi okur iken bu yazının okunma sayısı 1250. Bu sayı beni ziyadesiyle üzdü. Zira bazı arkadaşlar neden genel kültür yazmıyorsun diye eleştiriyorlardı, ben de bu eleştirilerini ciddiye alıyordum ancak köşe yazarlığı da ekonomideki arz talep dengesi gibidir. Yazdığınız köşe yazıları okurlar tarafından okunma oranına göre sizi yönlendirir. Bir toplum tarihini, kültürünü, inancını bilmiyor ise o toplum bitmiş demektir. Okumayan insanlar bu saydıklarımı nereden bilebilir siz takdir edin. Bir insan Atasının ne yaptığını, yaşadığı ülkeyi hangi şartlarda kendisine bıraktığını, geçmişte yaşanan olayların nasıl ve neden cereyan ettiğini, Dünya ve Ahiret saadetinin neye bağlı olduğunu bilmez ise ondan ne olur? Olsa, olsa bomboş bir insan olur. Osmanlı bu konuda çok titiz davranırdı, yurt dışından eğitimciler getirerek gençlerin yetişmesi için onlara yüksek maaşlar öderdi. Bir insanın güçlü olmasının ölçüsü pazusundaki güç değildir, pazudaki güç hamalda da vardır ama hamallık yapar. Gerçek güç bilgidedir, bilgili insan bulunduğu toplumda konuşurken anında fark edilir ve herkesin duruşu ona göre şekillenir.
Hiç unutmuyorum geçmişte bazı meclislerde birlikte olduğumuz siyasetçiler ilkokuldan sonra kitap okumadıkları için konuşacak bir şey bulamaz, bu ezikliklerini muhataplarına bağırıp, çağırmakla veya hakaret etmekle kapatmaya çalışırlardı. Bu hareketleri mecliste bulunan insanlar tarafından yadırganır ama kimse sesini çıkaramazdı. Bu tür insanlara derdim ki arkadaş kitap okumuyorsunuz bari ara sıra gazete, dergi okuyun da konuşma kültürünüz artsın, hiçbir şey okuyamaz iseniz Teksas-Tommiks okuyun belki okuma alışkanlığınız olur. Bu tür insanları ben kürsüde vaaz ederken dağarcığında bir şey olmadığından bağırıp çağırarak cemaati galeyana getirmeye çalışan Hocalara benzetirim. Dikkat ederseniz ilmi yeterliliği olan Hoca efendiler gayet sakin vaazı nasihatlerini yaparlar, arada ayeti Kerime ve Hadis-i Şerif'ler okuyarak konuşmalarına delil getirirler. Ama dersini çalışmadan kürsüye çıkanlar veya kendisini yetiştirmeyen Hocalar kürsüde bağırıp, çağırarak Cemaati galeyana getirmeye çalışırlar. Oysaki ne kadar bağırırsa bağırsınlar Cemaat onları ciddiye almaz. Dersini yaparak konuşan Hocalar televizyonlarda da dikkatle izlenir, hatta reyting rekorları kırarlar ama sırf popüler olmak için veya İslam'ı yaşamayan bazı insanlara hoş görünmek için konuşanlar seyirci tarafından ciddiye alınmaz. Gazetecilik mesleğine başladığımda ilk önce herkes yazamazsın dedi, yazmaya başlayınca bu kez okunmazsın dediler, aradan bir süre geçip okunma rekorları kırmaya başlayınca bu sefer bu yazıları kesinlikle sen yazmıyorsun dediler. Bu konuda o kadar ileriye gidenler oldu ki anlatamam bizzat gelip köşe yazılarını kimin yazdığını kontrol edenler oldu. Peki, biz gazetecilik mesleğinden hiç anlamadığımız halde neden okunduk? Çünkü yazdıklarımızın tamamı bilgi olarak doğru ve belgelenmesi mümkün olan şeylerdi. Yazdıklarımızı kimseyi memnun etmek için değil, Hak ve doğruların ortaya çıkması için yazdık. Çok enteresandır birçok okur kardeşim bizi okumaya alıştırdın, hayatımızda okumayı sevmezdik sayende okuyoruz dediler ancak şimdi bu yazdıklarımıza biraz da tarih, kültür, maneviyat eklememiz gerekiyor. Ancak sizler ısrarla günlük siyaset isterseniz yapacak bir şey yok. Siyaset yazmaya devam ederiz ama unutmayın buradaki vebal hepimizin olacaktır. Kalın sağlıcakla
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.