ZOR BİR SÜREÇ
Yazıma önceki gece kaybettiğimiz İlkadım Belediyesi İnsan Kaynakları Müdürü Ahmet Önder’e Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır dileyerek başlamak istiyorum. Ahmet Önder’i Gazi Belediyesinde Vedat Yılmaz’ın başkanlığı döneminde özel kalem müdürü olarak tanımıştım. O günden bu güne sıcak dostluklarımız olmuştu. İyi kalpli, güler yüzlü bir insandı. Bildiğim kadarı ile sağlığında da bir problem yoktu ama korona illeti onu da aldı aramızdan. Mart ayının ortalarında başlayan korona sürecinin haziran sonu gibi sona ereceğini düşünmüştüm. Zira daha önce yaşadığımız domuz gribi, kuş gribi gibi hastalıkların iyileşme sürecine bakınca bunun da üç ay gibi bir zaman diliminde biteceğini düşünmüştüm ancak gelinen noktaya bakıldığında bu işin çok daha süreceğine kanaat getirmeye başladım. Keşke bu kanaatimde yanılsam da bir an evvel şu sıkıntılı süreçten kurtulsak. Akla yatkın olan şey; yaz aylarında mikropların azalması, hastalıkların da azalması ve soğuk algınlığı, nezle, grip gibi hastalıkların daha az olması nedeniyle bu hastalığın da daha az olacağı ve kış ayı gelmeden bu beladan kurtulacağımız yönündeydi. Ama her ne hikmetse bu illet son günlerde adeta azdı, tanıdık insanların neredeyse üçte biri bu illetle boğuşmakta. Hal böyle olunca da insanın canı daha da fazla sıkılmakta. Olayın en önemli kısmı sağlık boyutu. İnsanı öldürme noktasına getiren bir mikrop, öldürmediğini de çok kötü sarsan bir hastalık. İnşallah aşısı bulunur da bir an önce bu illetten hepimiz kurtuluruz. Buraya kadar anlattığım kısım olayın sağlıkla ilgili kısmı. Bir de olayın ekonomiyle ilgili olan kısmı var ki o da çok vahim boyutta. Şayet devletin kısa çalışma ödenekleri ile düşük faizli kredileri olmasaydı sanayicinin, esnafın ve tüccarın yarısı iflas etmişti.
Eğitim ülkemizin en önemli kurumlarından biridir. Ortaöğretimde okuyan öğrenci sayısı on sekiz milyon kişi, yükseköğretimde okuyan öğrenci sayısı da beş milyonun üzerinde. Bunun öğretmenini, çalışanını, servisçisini, kantincisini ve ailelerini eklediğinizde elli milyonun üzerinde insanı ilgilendiren bir durumla karşı karşıya kalıyorsunuz. Geçtiğimiz mart ayının ortasından beri okullar kapalı, bu gidişle 8, ve 12, sınıflar yüz yüze eğitim yapacaklar, gerisi uzaktan eğitim yapacak gibi gözüküyor. Üniversitelerde de durum farklı değil, yüz yüze eğitim almak zorunluluğu olan tıp ve sağlıkla ilgili fakülteler hariç diğer fakülteler uzaktan eğitim yapacak gibi gözüküyor. Bu durumda özel okul öğretmenlerinden, özel yurt sahiplerine, servisçilerden kantincilere, kafelerden lokantalara çok büyük çapta işletme ya kapalı olacak ya da kapasitesinin yüzde onuyla zararına çalışacak, bunun başka izahı yok. Bunu karşılamanın tek yolu kısa çalışma ödeneğini uzatmak ve eylül sonunda ödemeleri başlayacak kredilerin ertelenmesi ya da yeni kredilerle o ödemelerin yapılmasıdır. Bunun başka çaresi olmadığı ortada. Peki bu çözüm ideal midir? Elbette ki değil ama başka çaresi de gözükmüyor.
Okulların açılması ekonomiyi canlandırır ama sağlığı ne yapar onu sağlıkçılar söyleyecek. Kanaatimce sağlık kurulu buna izin vermeyecek, onlar da kendilerince haklılar, önemli olan insanımızın sağlığı. Sağlıksız bir toplumdan ne bekleyebiliriz. Ama bu işi böyle nereye kadar getireceğimiz de belli değil, para basarak ödemeler yapılmak zorunda başka çaresi yok. Para basınca da enflasyon canavarı azıyor, döviz ve altın başını alıp gidiyor, ekonomi sıkıntıya giriyor. Sizin anlayacağınız her iki açıdan da çok zor bir süreç. Ülke olarak bu güne kadar bu işi iyi getirdik, gerek Sağlık Bakanlığı gerek Maliye Bakanlığı ve diğer bakanlıklar özveriyle ve başarılı bir biçimde çalıştılar. Umarım bu işin aşısı bulunur da dünya rahatlar yoksa işimiz çok zor. Ta sekiz ay önce Türki Cumhuriyetlere giden tanıdıklar hala daha ülkemize dönemediler, adamlar kaldılar gurbet ellerde. Bu işler çok zor, Allah hepimizin yardımcısı olsun.
Sözlerime son vermeden bir konuya daha değinmek istiyorum. Cuma akşamı yazlığa giderken SASKİ Genel Müdürü Bahattin Bey’e hayırlı olsun ziyaretine gideyim dedim. Bahattin Bey'le yaptığımız sohbetten onun bu işe layık, donanımlı, kapasiteli ve mütevazı kişiliğe sahip biri olduğunu gördüm. Bana göre SASKİ çok güzel bir genel müdür bulmuş. Adam işine vakıf, ne yaptığını biliyor, yöneticilik vasfı on numara, konusunda doktora yapmış, piyasada çalışmış. Hem işin akademik yönünü hem de halkla ilişkili yönünü gayet iyi biliyor. Bir önceki genel müdüre hayırlı olsun ziyaretine dahi gitme gereği duymamıştım. Neden duymamıştın derseniz; adamı ilk geldiğinde bir kafede enteresan bir çevreyle otururken görünce bu adamdan değil genel müdür idareci olmaz demiştim, köşemde de paylaşmıştım. Samsun’un gerek altyapı, gerekse içme suyu konusunda ciddi yatırımlara ve projelere ihtiyacı olduğunu belediyecilik yapmış birisi olarak çok iyi bilmekteyim. Belediye Başkanları bu çalışmaları kaliteli bürokratlarla yaparsalar sonuç alırlar, aksi halde boşuna efor sarfederler, ha bire badanaj yaparlar. Bu nedenle Bahattin Bey’in SASKİ’de güzel çalışmalar yapacağına inanıyorum ve kendisine tekrar hayırlı olsun diyerek sözlerime son veriyorum. Kalın sağlıcakla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.